TÜRKMEN AYDINLARI TOPLANTISI-11
ORSAM tarafından periyodik olarak düzenlenen Türkmen Aydınlar Toplantılarının 11.si 25 Aralık 2010 Cumartesi günü ORSAM konferans salonunda gerçekleştirildi. Türkmen halkının hedeflerinin tartışıldığı toplantıya ilgi oldukça büyüktü.
Türkiye’deki Türkmen dernek ve vakıf temsilcilerinin yanı sıra Türkmeneli Partisi Başkanı Riyaz Sarıkahya ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü de toplantıya iştirak etti. Ayrıca toplantıda Türkiye’de bulunan Türkmen sivil toplum örgütlerinin, fikir ve söylem birliği yapmak, ortak çalışmalar düzenlemek ve birlik, beraberliği pekiştirmek amacıyla bir araya gelerek Türkmeneli Federasyonu’nu kurduğu ve hazırlık komitesinin çalışmalarına başladığı açıklandı.
Oturum başkanlığını ORSAM Danışmanı Habib Hürmüzlü’nün yaptığı toplantıda konuşmacı olarak;
- Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi SAATÇi,
- Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Dr. Nefi DEMİRCİ,
- Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mehmet TÜTÜNCÜ,
- Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Başkanı Dr. Kürşat ÇAVUŞOĞLU,
Müzakereci olarak ise;
- Türkmen Danışma Meclisi Başkanı Prof.Dr. Ümit AKKOYUNLU,
- Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Hişam DEMiRKÖPRÜLÜ,
- Türkmen Sanatçı İsmet HÜRMÜZLÜ,
- Türkmen Aydınlar Derneği Başkanı Fuat TİGİN,
- Türkmen Araştırmacı ve Yazar Cengiz EROĞLU,
- Öğrenci Birliği Temsilcisi Ali HÜSEYİN, katıldı.
Toplantıda bir açılış konuşması yapan Habib Hürmüzlü, Türkmenlerin hedef belirlemede kavramsal sıkıntılar çektiğini ifade ederek, milli kimliğin Türk mü, Türkmen mi? olarak tanımlanmasında sıkıntı olduğunu ancak Türkmen kelimesinin benimsendiğini ifade etmiştir. Türkmenlerin hedef belirlemede sıkıntı çektiği bir diğer kavramın “Türkmeneli” olduğunu dile getiren Hürmüzlü, Türkmeneli kavramının halen Irak’ta yerleşmediğini belirtmiştir. Son olarak Türkmenlerin toplum ya da millet olarak ifade edilmesinin önemini vurgulayan Hürmüzlü, Türkmenler denildiği zaman bireyselliğin ön plana çıktığı, ancak Türkmenlerin toplum olarak ifade edilmesinin daha bütüncül bir nitelik arz ettiğini dile getirmiştir. Bu konuya ilişkin bir açıklama yapan Suphi Saatçi, “Türkmenler” ve “Türkmen Toplumu” kavramının anlamlarının birbirine karşılık geldiğini ifade ederek, yine de “Türkmen Toplumu” ifadesinin milli bir bütünlük içerdiği söylemiştir.
Açılışın ardından ilk sözü alan Nefi Demirci, “Türkmen toplumunun hedefleri var mı?” sorusunu tartışmanın çok önemli fakat incitici olduğuna dikkat çekerken, amaçsız toplumlar yüzlerce şehit vermez ifadesinde bulunmuştur. Buradaki temel meselenin Türkmen toplumunun kendi özgür iradesini kullanıp kullanamadığıyla ilgili olduğunu belirten Demirci, bugünkü yapı içerisinde Türkiye’nin çok büyük etkisinin olduğunu öne sürmüştür. Öte yandan Irak’taki dönemsel değişikliklerin de Türkmenler üzerinde etkili olduğu ifade eden Demirci, 1991’e kadar Türkmenlerin çok fazla örgütlenemediğini, ayrıca Türkmenlerin fiili olarak bölünmüş farklı coğrafyalarda yaşamaları nedeniyle iletişime geçemediğini dile getirmiştir. Hedef açısından Türkmenlerin belirlenmiş bütünlük içeren bir toprak üzerinde yaşamasının önemli olduğunu söyleyen Demirci, Kerkük’ün ayrı bir bölge olması Türkmenlerin diğer yaşadığı bölgelerden ayrılması anlamına geleceğini, ayrıca Telafer ve Tuzhurmatu’nun da vilayet olması gerektiğini, böylece Türkmenlerin bir bölge kurabileceğini belirtmiştir. Gençlerin iyi yetiştirilerek bölgeye gönderilmeleri ve orada hizmet vermelerinin önemli olduğun dile getiren Demirci, Türklüğü korumanın asıl amaç olduğunu ifade etmiştir.
Daha sora sözü alan Suphi Saatçi, dışarıdan biri olarak bakıldığında uluslararası platformda kabul görmüş Türkmenlerin hedeflerini gösteren bir belgenin olmadığına dikkati çekmiştir. Hedefleri toplumların ulusal çıkarlarının benimsediğini söyleyen Saatçi, Türkmenlerin kısa ve uzun vadeli hedefleri olması gerektiğini, gerekirse uzun vadeli hedeflerin dile getirilmeyebileceğini ifade etmiştir. Kısa vadeli hedeflerin de reel politikaya uygun olması gerektiğini belirten Saatçi, bu hedeflerin kucaklayıcı ve toplum tarafından kabul görmesi gerektiğini dile getirmiştir. Toplumun kısa vadeli hedeflerinin de siyasal ve siyaset dışı olarak tanımlanabileceğini vurgulayan Saatçi, hastane, okul yapma gibi hizmetleri siyaset dışı hedefler olarak belirtmiştir. Ayrıca Türkmenlerin tanımlamalar yapması gerektiğini ifade eden Saatçi, Türkmenlerin kendilerini, diğer toplulukları ve mezhepsel farklılıkları nasıl tanımladığının hedef belirlemede önemli olduğunu söylemiştir.
Saatçi’den sonra konuşan Mehmet Tütüncü ise, Türkmenlerin bugüne kadar çok fazla Türkiye’nin gölgesinde kaldığını vurgulamıştır. Türkmenlerin hiçbir zaman Türkiye’den vazgeçemeyeceğini belirten Tütüncü, Türkmenlerin kendi politikalarını belirlemeleri gerektiğine dikkat çekmiştir. Türkmenlerin artık karşı tarafı bırakıp kendilerini ön plana çıkarmaları gerektiğini söyleyen Tütüncü, Türkmenlerin kırmızı çizgiler belirleyerek siyaset yapması gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin politize olmadığını ifade eden Tütüncü, artık politik düşünülmesi ve diyaloğun arttırılması gerektiğini belirterek, Irak’taki Türkmen varlığının dikkate alınarak hedeflerin belirlenmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Bir diğer konuşmacı Kürşat Çavuşoğlu ise, milli hedeflerin bir grubun değil, toplumun paylaştığı değerler olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Hedeflerin söylemde kalmaması gerektiğine vurgu yapan Çavuşoğlu, hedeflerin projelendirilmesi ve aşama aşama gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Türkmenlerin en büyük hedefinin demokratik, özgür ve güvenli bir Irak’ta Türk kültürünün korunması ve ana dilde eğitim olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, gençlerin yetişmesine çok önem verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin siyaset ekseni olarak Bağdat’ı belirlemesi gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, Türkmenlerin kendi haklarını ancak kendileri alacağını ve bunun silah kadar etkili demokratik yollarla da yapılabileceğini dile getirmiştir. Irak’taki farklı şartlara göre Türkmenlerin çeşitli planlar üretmesi gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, uluslararası alanda ve Türk toplumlarına açılarak çalışmalar yapılmasının önemine değinmiştir.
Konuşmacıların ardından ilk sözü alan müzakerecilerden Hüseyin Ali, Türkmenlerin liderden çok toplum olma vasıflarına ihtiyacı olduğunu belirterek, henüz bilinçli bir Türkmen toplumu oluşamadığını ifade etmiştir. Türkmenlerin en temel hedefinin Türkmen varlığının korunması olduğunu söyleyen Ali, Saddam zulmü altında yaşayan Türkmenlerde bireysel çıkarların korunmasına yönelik duygular geliştiğini bunun da toplum olma bilincini geri plana attığını vurgulamıştır. Türkmen toplumunun aşama aşama bazı projeleri gerçekleştirmesi gerektiğine dikkat çeken Ali, Türkmenlerin sektörel gelişim sağlaması gerektiğini dile getirmiştir. Türkmenlerin hedef belirlerken milli hedef ile siyasal mücadeleyi birbirinden ayırması gerektiğini söyleyen Ali, Türkmenlerin hatalı da olsa kendi kararları alması gerektiğine inandığını ifade etmiştir.
Ümit Akkoyunlu ise, Türkmenlerin İngiliz Anayasası gibi yazılı olmasa da hedefleri olduğunu belirterek, hedef ile amacın birbirine karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekmiştir. Amacın hedef için bir araç olduğunu dile getiren Akkoyunlu, hedef için gerekirse ölünebileceğini ifade etmiştir. Hedeflerin değişebileceğini belirten Akkoyunlu, bunun konjonktüre göre belirlenebileceğini söylemiştir. Başkanı olduğu Türkmen Danışma Meclisi çalışmalarından da bahseden Akkoyunlu, birçok uluslar arası toplantıda bu meclisin Türkmenlerin hedeflerini ortaya koyduğunu dile getirmiştir.
Diğer bir müzakereci Hişam Demirköprülü de Türkmenlerin gittikçe geliştiğini ifade ederek, bugünün dünden daha iyi olduğunu ve yarının bugünden daha iyi olacağına inandığını belirtmiştir. “Bir bayrak varsa biz de varız” diye konuşan Demirköprülü, hedefin bayrak olduğunu, bayrağın ne anlama geldiğinin de herkesçe bilindiğini vurgulamıştır. Irak’ta Türk varlığının korunmasının en önemli unsur olduğunu söyleyen Demirköprülü, Türkmenlerin Irak’ta üç kurucu unsurdan biri olarak tanınması gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin hedeflerini ortaya koyarken bağımsız kanaate sahip olmaları gerektiğini ifade eden Demirköprülü, kararların toplumsal nitelik arz etmesi gerektiğini öne sürmüştür. Sadece kararların alınmasının yeterli olmadığını vurgulayan Demirköprülü, inanarak alınacak kararların uygulamasının önemli olduğunu ifade etmiştir.
İsmet Hürmüzlü de Türkmenlerin tabii olarak bir hedefi olduğunu dile getirerek, bu hedeflerin zamanın şartlarına göre değişebileceğini öne sürmüştür. Hedeflerin Irak’ta yaşayamayan için kolay belirlenebileceğini ifade eden Hürmüzlü, asıl zor olanın Irak’ta yaşamak olduğunu dile getirmiştir. Davada herkese ihtiyaç olduğunu söyleyen Hürmüzlü, her meslek sahibinin mesleğine ve davasına inanarak çalışması halinde belirlenen hedeflere ulaşılabileceğini ifade etmiştir.
“Türkmenlerin hedefi var mı?” sorusunun bile yanlış olduğunu dile getiren Fuat Tigin ise, tarihsel süreç içerisinde Türkmenlerin hedefinde değişiklikler olduğunu söylemiştir. Geçmişte ilk hedefin Türk bayrağını Kerkük’e asmak olduğunu ifade eden Tigin, bu sürecin tarihsel olarak bittiğini, şimdiki hedefin Türkmeneli olduğunu vurgulamıştır. Türkmenlerin de kendi yanlışlıkları olduğunu belirten Tigin, Türkmenleri ne Arap ne de Kürtlerin yönetemeyeceğini söylemiştir. Arap ve Kürtlerin Türkmenlerin kapı komşusu olduğunu dile getiren Tigin, Türkmenlerin bu iki gruplar komşuluk ilişkisinden öte bir bağının bulunmadığını söylemiştir. Türkmenlerin bir arada yaşayacağı bir toprağa ihtiyacı olduğunu ifade eden Tigin, bunun Türkiye’nin desteği ve uluslararası güçlerin kontrolüyle gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Toplantıda müzakereci olarak son sözü alan Cengiz Eroğlu, Türkmen davasının en büyük sıkıntısının hedef ve fikir birliği bulunmaması olduğunu vurgulamış ve Türkmenlerin bir hedefi olmasına rağmen bu hedef doğrultusunda birlik oluşturamadıklarını belirtmiştir. Mutlaka hedeflerin dönemsel şartlara göre güncellenmesi gerektiğini ifade den Eroğlu, Türkmenler üzerinde ağır bir psikolojik baskı olduğunu öne sürmüştür. Türkiye’nin Irak’la olan ilişkilerine örnek veren Eroğlu, Türkiye’nin Irak’a ekonomik çıkar gözüyle baktığını, bu noktada Türkmenlerin payının yüzde 2 yada 3’ü geçmeyeceğini, Türkmenlerin de bu gerçeğe göre hareket etmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Toplantı sonunda, katılımcıların soru ve görüşlerinin alınmasının ardından, bu toplantının konusuna ilişkin olarak başka bir toplantının daha yapılması ortak kararı alınmıştır.
ORSAM tarafından periyodik olarak düzenlenen Türkmen Aydınlar Toplantılarının 11.si 25 Aralık 2010 Cumartesi günü ORSAM konferans salonunda gerçekleştirildi. Türkmen halkının hedeflerinin tartışıldığı toplantıya ilgi oldukça büyüktü.
Türkiye’deki Türkmen dernek ve vakıf temsilcilerinin yanı sıra Türkmeneli Partisi Başkanı Riyaz Sarıkahya ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü de toplantıya iştirak etti. Ayrıca toplantıda Türkiye’de bulunan Türkmen sivil toplum örgütlerinin, fikir ve söylem birliği yapmak, ortak çalışmalar düzenlemek ve birlik, beraberliği pekiştirmek amacıyla bir araya gelerek Türkmeneli Federasyonu’nu kurduğu ve hazırlık komitesinin çalışmalarına başladığı açıklandı.
Oturum başkanlığını ORSAM Danışmanı Habib Hürmüzlü’nün yaptığı toplantıda konuşmacı olarak;
- Kerkük Vakfı Genel Sekreteri Prof. Dr. Suphi SAATÇi,
- Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Dr. Nefi DEMİRCİ,
- Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mehmet TÜTÜNCÜ,
- Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Başkanı Dr. Kürşat ÇAVUŞOĞLU,
Müzakereci olarak ise;
- Türkmen Danışma Meclisi Başkanı Prof.Dr. Ümit AKKOYUNLU,
- Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Hişam DEMiRKÖPRÜLÜ,
- Türkmen Sanatçı İsmet HÜRMÜZLÜ,
- Türkmen Aydınlar Derneği Başkanı Fuat TİGİN,
- Türkmen Araştırmacı ve Yazar Cengiz EROĞLU,
- Öğrenci Birliği Temsilcisi Ali HÜSEYİN, katıldı.
Toplantıda bir açılış konuşması yapan Habib Hürmüzlü, Türkmenlerin hedef belirlemede kavramsal sıkıntılar çektiğini ifade ederek, milli kimliğin Türk mü, Türkmen mi? olarak tanımlanmasında sıkıntı olduğunu ancak Türkmen kelimesinin benimsendiğini ifade etmiştir. Türkmenlerin hedef belirlemede sıkıntı çektiği bir diğer kavramın “Türkmeneli” olduğunu dile getiren Hürmüzlü, Türkmeneli kavramının halen Irak’ta yerleşmediğini belirtmiştir. Son olarak Türkmenlerin toplum ya da millet olarak ifade edilmesinin önemini vurgulayan Hürmüzlü, Türkmenler denildiği zaman bireyselliğin ön plana çıktığı, ancak Türkmenlerin toplum olarak ifade edilmesinin daha bütüncül bir nitelik arz ettiğini dile getirmiştir. Bu konuya ilişkin bir açıklama yapan Suphi Saatçi, “Türkmenler” ve “Türkmen Toplumu” kavramının anlamlarının birbirine karşılık geldiğini ifade ederek, yine de “Türkmen Toplumu” ifadesinin milli bir bütünlük içerdiği söylemiştir.
Açılışın ardından ilk sözü alan Nefi Demirci, “Türkmen toplumunun hedefleri var mı?” sorusunu tartışmanın çok önemli fakat incitici olduğuna dikkat çekerken, amaçsız toplumlar yüzlerce şehit vermez ifadesinde bulunmuştur. Buradaki temel meselenin Türkmen toplumunun kendi özgür iradesini kullanıp kullanamadığıyla ilgili olduğunu belirten Demirci, bugünkü yapı içerisinde Türkiye’nin çok büyük etkisinin olduğunu öne sürmüştür. Öte yandan Irak’taki dönemsel değişikliklerin de Türkmenler üzerinde etkili olduğu ifade eden Demirci, 1991’e kadar Türkmenlerin çok fazla örgütlenemediğini, ayrıca Türkmenlerin fiili olarak bölünmüş farklı coğrafyalarda yaşamaları nedeniyle iletişime geçemediğini dile getirmiştir. Hedef açısından Türkmenlerin belirlenmiş bütünlük içeren bir toprak üzerinde yaşamasının önemli olduğunu söyleyen Demirci, Kerkük’ün ayrı bir bölge olması Türkmenlerin diğer yaşadığı bölgelerden ayrılması anlamına geleceğini, ayrıca Telafer ve Tuzhurmatu’nun da vilayet olması gerektiğini, böylece Türkmenlerin bir bölge kurabileceğini belirtmiştir. Gençlerin iyi yetiştirilerek bölgeye gönderilmeleri ve orada hizmet vermelerinin önemli olduğun dile getiren Demirci, Türklüğü korumanın asıl amaç olduğunu ifade etmiştir.
Daha sora sözü alan Suphi Saatçi, dışarıdan biri olarak bakıldığında uluslararası platformda kabul görmüş Türkmenlerin hedeflerini gösteren bir belgenin olmadığına dikkati çekmiştir. Hedefleri toplumların ulusal çıkarlarının benimsediğini söyleyen Saatçi, Türkmenlerin kısa ve uzun vadeli hedefleri olması gerektiğini, gerekirse uzun vadeli hedeflerin dile getirilmeyebileceğini ifade etmiştir. Kısa vadeli hedeflerin de reel politikaya uygun olması gerektiğini belirten Saatçi, bu hedeflerin kucaklayıcı ve toplum tarafından kabul görmesi gerektiğini dile getirmiştir. Toplumun kısa vadeli hedeflerinin de siyasal ve siyaset dışı olarak tanımlanabileceğini vurgulayan Saatçi, hastane, okul yapma gibi hizmetleri siyaset dışı hedefler olarak belirtmiştir. Ayrıca Türkmenlerin tanımlamalar yapması gerektiğini ifade eden Saatçi, Türkmenlerin kendilerini, diğer toplulukları ve mezhepsel farklılıkları nasıl tanımladığının hedef belirlemede önemli olduğunu söylemiştir.
Saatçi’den sonra konuşan Mehmet Tütüncü ise, Türkmenlerin bugüne kadar çok fazla Türkiye’nin gölgesinde kaldığını vurgulamıştır. Türkmenlerin hiçbir zaman Türkiye’den vazgeçemeyeceğini belirten Tütüncü, Türkmenlerin kendi politikalarını belirlemeleri gerektiğine dikkat çekmiştir. Türkmenlerin artık karşı tarafı bırakıp kendilerini ön plana çıkarmaları gerektiğini söyleyen Tütüncü, Türkmenlerin kırmızı çizgiler belirleyerek siyaset yapması gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin politize olmadığını ifade eden Tütüncü, artık politik düşünülmesi ve diyaloğun arttırılması gerektiğini belirterek, Irak’taki Türkmen varlığının dikkate alınarak hedeflerin belirlenmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Bir diğer konuşmacı Kürşat Çavuşoğlu ise, milli hedeflerin bir grubun değil, toplumun paylaştığı değerler olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Hedeflerin söylemde kalmaması gerektiğine vurgu yapan Çavuşoğlu, hedeflerin projelendirilmesi ve aşama aşama gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Türkmenlerin en büyük hedefinin demokratik, özgür ve güvenli bir Irak’ta Türk kültürünün korunması ve ana dilde eğitim olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, gençlerin yetişmesine çok önem verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin siyaset ekseni olarak Bağdat’ı belirlemesi gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, Türkmenlerin kendi haklarını ancak kendileri alacağını ve bunun silah kadar etkili demokratik yollarla da yapılabileceğini dile getirmiştir. Irak’taki farklı şartlara göre Türkmenlerin çeşitli planlar üretmesi gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, uluslararası alanda ve Türk toplumlarına açılarak çalışmalar yapılmasının önemine değinmiştir.
Konuşmacıların ardından ilk sözü alan müzakerecilerden Hüseyin Ali, Türkmenlerin liderden çok toplum olma vasıflarına ihtiyacı olduğunu belirterek, henüz bilinçli bir Türkmen toplumu oluşamadığını ifade etmiştir. Türkmenlerin en temel hedefinin Türkmen varlığının korunması olduğunu söyleyen Ali, Saddam zulmü altında yaşayan Türkmenlerde bireysel çıkarların korunmasına yönelik duygular geliştiğini bunun da toplum olma bilincini geri plana attığını vurgulamıştır. Türkmen toplumunun aşama aşama bazı projeleri gerçekleştirmesi gerektiğine dikkat çeken Ali, Türkmenlerin sektörel gelişim sağlaması gerektiğini dile getirmiştir. Türkmenlerin hedef belirlerken milli hedef ile siyasal mücadeleyi birbirinden ayırması gerektiğini söyleyen Ali, Türkmenlerin hatalı da olsa kendi kararları alması gerektiğine inandığını ifade etmiştir.
Ümit Akkoyunlu ise, Türkmenlerin İngiliz Anayasası gibi yazılı olmasa da hedefleri olduğunu belirterek, hedef ile amacın birbirine karıştırılmaması gerektiğine dikkat çekmiştir. Amacın hedef için bir araç olduğunu dile getiren Akkoyunlu, hedef için gerekirse ölünebileceğini ifade etmiştir. Hedeflerin değişebileceğini belirten Akkoyunlu, bunun konjonktüre göre belirlenebileceğini söylemiştir. Başkanı olduğu Türkmen Danışma Meclisi çalışmalarından da bahseden Akkoyunlu, birçok uluslar arası toplantıda bu meclisin Türkmenlerin hedeflerini ortaya koyduğunu dile getirmiştir.
Diğer bir müzakereci Hişam Demirköprülü de Türkmenlerin gittikçe geliştiğini ifade ederek, bugünün dünden daha iyi olduğunu ve yarının bugünden daha iyi olacağına inandığını belirtmiştir. “Bir bayrak varsa biz de varız” diye konuşan Demirköprülü, hedefin bayrak olduğunu, bayrağın ne anlama geldiğinin de herkesçe bilindiğini vurgulamıştır. Irak’ta Türk varlığının korunmasının en önemli unsur olduğunu söyleyen Demirköprülü, Türkmenlerin Irak’ta üç kurucu unsurdan biri olarak tanınması gerektiğini belirtmiştir. Türkmenlerin hedeflerini ortaya koyarken bağımsız kanaate sahip olmaları gerektiğini ifade eden Demirköprülü, kararların toplumsal nitelik arz etmesi gerektiğini öne sürmüştür. Sadece kararların alınmasının yeterli olmadığını vurgulayan Demirköprülü, inanarak alınacak kararların uygulamasının önemli olduğunu ifade etmiştir.
İsmet Hürmüzlü de Türkmenlerin tabii olarak bir hedefi olduğunu dile getirerek, bu hedeflerin zamanın şartlarına göre değişebileceğini öne sürmüştür. Hedeflerin Irak’ta yaşayamayan için kolay belirlenebileceğini ifade eden Hürmüzlü, asıl zor olanın Irak’ta yaşamak olduğunu dile getirmiştir. Davada herkese ihtiyaç olduğunu söyleyen Hürmüzlü, her meslek sahibinin mesleğine ve davasına inanarak çalışması halinde belirlenen hedeflere ulaşılabileceğini ifade etmiştir.
“Türkmenlerin hedefi var mı?” sorusunun bile yanlış olduğunu dile getiren Fuat Tigin ise, tarihsel süreç içerisinde Türkmenlerin hedefinde değişiklikler olduğunu söylemiştir. Geçmişte ilk hedefin Türk bayrağını Kerkük’e asmak olduğunu ifade eden Tigin, bu sürecin tarihsel olarak bittiğini, şimdiki hedefin Türkmeneli olduğunu vurgulamıştır. Türkmenlerin de kendi yanlışlıkları olduğunu belirten Tigin, Türkmenleri ne Arap ne de Kürtlerin yönetemeyeceğini söylemiştir. Arap ve Kürtlerin Türkmenlerin kapı komşusu olduğunu dile getiren Tigin, Türkmenlerin bu iki gruplar komşuluk ilişkisinden öte bir bağının bulunmadığını söylemiştir. Türkmenlerin bir arada yaşayacağı bir toprağa ihtiyacı olduğunu ifade eden Tigin, bunun Türkiye’nin desteği ve uluslararası güçlerin kontrolüyle gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.
Toplantıda müzakereci olarak son sözü alan Cengiz Eroğlu, Türkmen davasının en büyük sıkıntısının hedef ve fikir birliği bulunmaması olduğunu vurgulamış ve Türkmenlerin bir hedefi olmasına rağmen bu hedef doğrultusunda birlik oluşturamadıklarını belirtmiştir. Mutlaka hedeflerin dönemsel şartlara göre güncellenmesi gerektiğini ifade den Eroğlu, Türkmenler üzerinde ağır bir psikolojik baskı olduğunu öne sürmüştür. Türkiye’nin Irak’la olan ilişkilerine örnek veren Eroğlu, Türkiye’nin Irak’a ekonomik çıkar gözüyle baktığını, bu noktada Türkmenlerin payının yüzde 2 yada 3’ü geçmeyeceğini, Türkmenlerin de bu gerçeğe göre hareket etmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Toplantı sonunda, katılımcıların soru ve görüşlerinin alınmasının ardından, bu toplantının konusuna ilişkin olarak başka bir toplantının daha yapılması ortak kararı alınmıştır.
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire