Irak’ta Türkmenlerin Statü Arayışı: Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası *
Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Irak’ta şiddet ve siyasi tartışmalar sürerken, Türkmenler siyasi ve hukuki haklar elde etmek ve bu hakları garanti altına almak amacıyla şimdilik taslak halinde olan bir yasayı gündem haline getirmiştir. 18 maddeden oluşan bu taslak yasa Türkmenler arasında çeşitli platformlarda gittikçe tartışılmaya başlanan bir konu olmuştur. “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” olarak adlandırılan bu taslak yasa, Türkmenlere siyasi, idari, kültürel ve eğitim alanlarında avantajlar sağlamaya yönelik olarak düşünülmektedir. Öte yandan yasanın Türkmenlere fayda sağlayıp sağlamayacağı değerlendirmeleri bir tarafta tutulursa, Türkmenler adına çıkarılacak olan bu yasa Irak tarihinde bir ilk olması itibariyle önemlidir. Bu noktada yasa taslağının içeriğine geçmeden yasanın hazırlanma sürecine değinmek yerinde olacaktır. “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” olarak adlandırılan bu yasanın temel dayanağı, 26 Temmuz 2012 tarihinde Irak Parlamentosu’nda Türkmenler ilişkin olarak kanun hükmünde sayılan rapor olmuştur. Rapordan önce de Irak Türkmen Cephesi’nin öncülüğünde yapılan çalışmalar sonucu 21 Nisan 2012’de Irak Parlamentosu’nda Irak tarihi boyunca ilk kez Türkmenlere özel bir oturum düzenlenmiş ve Türkmenlerin sorunları, sıkıntıları ve talepleri dile getirilmiştir. Irak Parlamentosu’nun Türkmen özel oturumunda ele alınan konular ve öneriler raporlaştırılmıştır.(1) Bu raporun Irak Parlamentosu’nda kabul edilmesinin ardından Türkmen haklarının yasa çalışmaları başlamıştır. Irak Türkmen Cephesi Diyala Milletvekili Hasan Özmen’in koordine ettiği 18 maddelik yasa taslağı, yaklaşık bir yıl süren çalışmalar sonunda hazırlanmıştır.
Bu yasayla düzenlenen konular ve maddelerin içeriğine bakıldığında Türkmenler hukuki olarak kalıcı bir statü arayışında olduğunu da göstermektedir. Ancak Türkmenler adına böyle bir yasanın çıkacak olması bile Türkmenleri Irak içerisinde özel bir konuma oturtacaktır. Bu anlamıyla Irak’ta kurucu unsur olan Türkmenler, özel statülü bir toplum haline gelecektir. Bu tarz bir yasanın Yezidi, Şebek, Keldaniler gibi azınlık toplumları tarafından da talep edilmesi ve mecliste çıkarılması durumunda Türkmenler de genel çerçeve içerisinde değerlendirilerek azınlık konumuna sürüklenebilecektir. Türkmenlerin azınlık statüsü içerisinde yer alıp almamasının getireceği avantaj ve dezavantajlar başka bir yazının konusu olmakla birlikte bu yazıda yasanın içeriği değerlendirilecektir.
Yazının ekinde yer alan yasa taslağının içeriğine bakıldığında 26 Temmuz 2012’de Irak Parlamentosu’nda kabul edilen “Türkmen Hakları Raporu” ile benzerlikleri olduğunu söylemek mümkün olmakla birlikte, temel bir tartışmayı da gündeme getirebilecek niteliktedir. Özellikle Türkmen Hakları Raporu içerisinde yer alan “Irak Parlamentosu, Türkmenlerin üçüncü ana unsur olduğunu kabul eder” İfadesine karşıt olarak yasa tasarısında pozitif ayrımcılık içeren ifadelerin yer alması Türkmenlerin azınlık statüsüne sokabilecek nitelikte olacaktır. Zira “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 3. maddesinde Türkmen İşleri Yüksek Konseyi adı altında tüzel kişiliğe sahip olacak ve Bakanlar Kurulu’na bağlı olacak kurumun başkanının bakan düzeyinde temsil yetkisine sahip olacağı söylenmektedir. Bu durum uygulamada Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın, “Türkmen Bakanı” olmasına yol açabileceği gibi Türkmenlere verilmiş bir kota olarak da algılanabilecektir. Ancak mevcut durum itibariyle Türkmenler Irak’ta biri vekaleten olmak üzere 3 bakanlığa sahiptir. Bir “Türkmen Bakanı” olması durumunda Irak genelinde siyaset yaparak bu konumları elde etmiş Türkmenlere itiraz edilebilir. Ayrıca Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın hükümet tarafından atanacak olması da bu konseyi hükümete bağlı kılabilecek bir pozisyon oluşturmasına sebep olabilecektir. Böylece konseyin bağımsız çalışmalar yapabilmesi de zorlaşacaktır.
“Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının birinci maddesinde bu yasanın amacının Türkmenlerin Irak toplumu içerisinde siyasi, idari, kültürel ve eğitim haklarının korunması olduğu dile getirilmektedir. Irak Anayasası’nda özellikle siyasi, kültürel ve eğitim konularına ilişkin açık ifadeler bulunmaktadır. Örneğin Irak Anayasası’nın 39. Maddesiyle Irak vatandaşlarının dernek ve siyasi parti kurma ve bunlara üye olma özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Nitekim Irak’ta başta Irak Türkmen Cephesi olmak üzere faaliyet gösteren 20’ye yakın Türkmen partisi bulunmaktadır. Böylece Türkmenlere Türkmen adıyla siyaset yapma hakkı tanınmıştır. “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının ikinci maddesi de Türkmenlerin adil temsiliyeti üzerine kurulmuştur. Burada adil temsiliyetten kavramının Türkmenlerin nüfus oranına vurgu yaptığı düşünülmektedir. Ancak Irak’ta halen 1977’den sonra bir nüfus sayımı yapılabilmiş değildir. Etnik nüfusa göre yapılan son sayım da 1957 senesine dayanmaktadır. Bu nedenle Türkmenlerin nüfus oranını tam olarak bilmek mümkün değildir. Buradan hareketle adil temsiliyet açısından bir oranlama yapmak da mümkün olmayacaktır.
Türkmenlerin yüksek siyasi kararların alınmasına iştirak etmesi de bir koşul olarak dile getirilmektedir. Irak Parlamentosu’nda mevcut durum itibariyle 10 Türkmen milletvekili bulunmaktadır. Türkmenler Irak Parlamentosu’nda alınan kararlara bu anlamda katkı sunabilmektedir. Burada yapılması gereken şeyin Türkmen halkını siyasi sürece angaje edip, Türkmenlerin siyasete katılımının arttırılması olduğu düşünülmektedir. Yani daha açık bir ifade ile varolan Türkmen siyasi partilerin Türkmen halkını seçimlere katılmaları için ikna etme ve Türkmen partilerine oy verme çabalarını arttırması, Türkmenlerin Irak’taki siyasi ağırlıklarını da arttıracaktır.
Diğer taraftan “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 2. Maddesinin 12. Fıkrasında Türkmenlerin eğitimin tüm aşamalarında, anadilin ve özel olarak kullanılan alfabenin geçerliği olacağı ve Türkmenlerin yoğunluk teşkil ettiği okulların Türkmen eğitiminin kapsamında olması öngörülmüştür. Ancak zaten Türkmen eğitimi 2003 sonrasında Türkmenlerin yoğun olduğu başta Kerkük olmak üzere Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri ve Erbil’de Türkmence eğitim veren okullarda yapılmaktadır. Irak Anayasası’nın 4. maddesi de bunu güvence altına almıştır. Ayrıca 2012 yılında Irak Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Türkmen Eğitim Genel Müdürlüğü de Türkmen okullarıyla ilgilenmektedir. Bununla birlikte Irak merkezi hükümeti ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Türkmen okullarına yeteri kadar kaynak sağladığını da söylemek zordur. Bu anlamıyla burada üzerinde durulması gereken ana meselenin Türkmen eğitimine kaynak aktarımının çoğaltılmasına çalışılması olduğu düşünülmektedir.
“Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 9. Maddesi ise 3. Maddede kurulması öngörülen Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’na Irak hükümetinin, Türkmen örgüt ve kurumlarının yurt dışında, kendileri ile aynı etnik özellikleri, dil ve kültürü paylaşanlarla iletişim ve temas kurabilmesi amacıyla hükümetler, yönetimler veya yerel hükümetlerle anlaşma veya protokoller yapma yetkisini verebileceğini dile getirmektedir. Bu maddeyle Türkmen İşleri Yüksek Konseyi, Irak hükümetine bağlı federal bir yönetim haline getirilmektedir. Nitekim taslağın 13. Maddesi de Konsey’in merkez ve şubelerini korumak üzere federal polise bağlı bir alayın oluşturulmasını talep etmektedir. Bu alayın Konsey’in koruma gücü olarak algılanacağını söylemek yanlış olmayacaktır. 10. Maddede ise Konsey’in hükümet dışı örgütlerle işbirliği yapabileceği söylenmekle birlikte Türkmenleri ilgilendiren konularda Irak devletinin kurum ve kuruluşlar ile muhatap olma yetkisine sahip olduğu belirtilmektedir. Böylece Türkmen İşleri Yüksek Konseyi, Türkmenler adına bir koordinasyon merkezine de dönüşmektedir. Taslağın 11. Maddesi de Konsey’e bir sivil toplum örgütü niteliği kazandıracak içeriğe sahiptir. 11. Maddede, Konsey’in gelirinin devlet bütçesi ve Konsey’in etkinliklerinden elde edeceği gelirin yanı sıra yurtdışından yapılacak bağış ve yardımlara dayanacağı ifade edilmektedir. Bununla birlikte yurt dışından alınan bağış ve yardımlar Konsey’i siyasi olarak zor duruma düşürebilir. Bu yasanın kabul edilmesi ve Konsey’in kurulması durumunda yurt dışından alınacak yardım ve bağışların bu Konsey’e karşı olan/olabilecek tarafların konseyi “diğer ülkeleri taşeronu” olarak suçlamasına neden olabilecektir.
Sonuç olarak “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağını bu haliyle hem haklar ve özgürlükler hem de kurumların yapısal niteliği açısından bir statü arayışı olarak algılamak mümkündür. Bu yasa Türkmenler adına bazı kazanımlar sağlayacak olsa da yasanın varlığı bile Türkmenleri bağlayıcı nitelikte durumlar ortaya çıkarabilir. Yasa tasarısının belki de ana taşıyıcı sütünü olan Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın Bakanlar Kurulu tarafından atanması Türkmenleri tamamen hükümete bağlı kılabilecek pozisyona getirebilir. Mevcut yasalar ve anayasal hükümler doğrultusunda bile hükümetin Türkmenlere yönelik aldığı tedbirlerin yeterli olmadığı ve özellikle Türkmen bölgelerine yönelik güvenlik zafiyetinin aşikar olduğu dikkate alınacak olursa, Konsey’in ne derecede işlevsellik kazanacağı da şüphelidir. İşlerlik kazanmayan böyle bir kurumun Türkmenler arasında da tepkiye yol açması muhtemeldir. Bu nedenle Türkmenlerin gerçek nüfus potansiyelinin ortaya çıkarılmasını ve Türkmen halkının siyasete katılımını sağlayacak bütünleştirici çalışmalara ağırlık verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
* Yasanın tam metni ektedir.
(1) Rapor için bkz. http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/
201283_T%C3%9CRKMEN%20KARAR%20METN%C4%B0.pdf,
Erişim: 21 Ekim 2013.
Metnin Tamamı
Bu yasayla düzenlenen konular ve maddelerin içeriğine bakıldığında Türkmenler hukuki olarak kalıcı bir statü arayışında olduğunu da göstermektedir. Ancak Türkmenler adına böyle bir yasanın çıkacak olması bile Türkmenleri Irak içerisinde özel bir konuma oturtacaktır. Bu anlamıyla Irak’ta kurucu unsur olan Türkmenler, özel statülü bir toplum haline gelecektir. Bu tarz bir yasanın Yezidi, Şebek, Keldaniler gibi azınlık toplumları tarafından da talep edilmesi ve mecliste çıkarılması durumunda Türkmenler de genel çerçeve içerisinde değerlendirilerek azınlık konumuna sürüklenebilecektir. Türkmenlerin azınlık statüsü içerisinde yer alıp almamasının getireceği avantaj ve dezavantajlar başka bir yazının konusu olmakla birlikte bu yazıda yasanın içeriği değerlendirilecektir.
Yazının ekinde yer alan yasa taslağının içeriğine bakıldığında 26 Temmuz 2012’de Irak Parlamentosu’nda kabul edilen “Türkmen Hakları Raporu” ile benzerlikleri olduğunu söylemek mümkün olmakla birlikte, temel bir tartışmayı da gündeme getirebilecek niteliktedir. Özellikle Türkmen Hakları Raporu içerisinde yer alan “Irak Parlamentosu, Türkmenlerin üçüncü ana unsur olduğunu kabul eder” İfadesine karşıt olarak yasa tasarısında pozitif ayrımcılık içeren ifadelerin yer alması Türkmenlerin azınlık statüsüne sokabilecek nitelikte olacaktır. Zira “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 3. maddesinde Türkmen İşleri Yüksek Konseyi adı altında tüzel kişiliğe sahip olacak ve Bakanlar Kurulu’na bağlı olacak kurumun başkanının bakan düzeyinde temsil yetkisine sahip olacağı söylenmektedir. Bu durum uygulamada Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın, “Türkmen Bakanı” olmasına yol açabileceği gibi Türkmenlere verilmiş bir kota olarak da algılanabilecektir. Ancak mevcut durum itibariyle Türkmenler Irak’ta biri vekaleten olmak üzere 3 bakanlığa sahiptir. Bir “Türkmen Bakanı” olması durumunda Irak genelinde siyaset yaparak bu konumları elde etmiş Türkmenlere itiraz edilebilir. Ayrıca Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın hükümet tarafından atanacak olması da bu konseyi hükümete bağlı kılabilecek bir pozisyon oluşturmasına sebep olabilecektir. Böylece konseyin bağımsız çalışmalar yapabilmesi de zorlaşacaktır.
“Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının birinci maddesinde bu yasanın amacının Türkmenlerin Irak toplumu içerisinde siyasi, idari, kültürel ve eğitim haklarının korunması olduğu dile getirilmektedir. Irak Anayasası’nda özellikle siyasi, kültürel ve eğitim konularına ilişkin açık ifadeler bulunmaktadır. Örneğin Irak Anayasası’nın 39. Maddesiyle Irak vatandaşlarının dernek ve siyasi parti kurma ve bunlara üye olma özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Nitekim Irak’ta başta Irak Türkmen Cephesi olmak üzere faaliyet gösteren 20’ye yakın Türkmen partisi bulunmaktadır. Böylece Türkmenlere Türkmen adıyla siyaset yapma hakkı tanınmıştır. “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının ikinci maddesi de Türkmenlerin adil temsiliyeti üzerine kurulmuştur. Burada adil temsiliyetten kavramının Türkmenlerin nüfus oranına vurgu yaptığı düşünülmektedir. Ancak Irak’ta halen 1977’den sonra bir nüfus sayımı yapılabilmiş değildir. Etnik nüfusa göre yapılan son sayım da 1957 senesine dayanmaktadır. Bu nedenle Türkmenlerin nüfus oranını tam olarak bilmek mümkün değildir. Buradan hareketle adil temsiliyet açısından bir oranlama yapmak da mümkün olmayacaktır.
Türkmenlerin yüksek siyasi kararların alınmasına iştirak etmesi de bir koşul olarak dile getirilmektedir. Irak Parlamentosu’nda mevcut durum itibariyle 10 Türkmen milletvekili bulunmaktadır. Türkmenler Irak Parlamentosu’nda alınan kararlara bu anlamda katkı sunabilmektedir. Burada yapılması gereken şeyin Türkmen halkını siyasi sürece angaje edip, Türkmenlerin siyasete katılımının arttırılması olduğu düşünülmektedir. Yani daha açık bir ifade ile varolan Türkmen siyasi partilerin Türkmen halkını seçimlere katılmaları için ikna etme ve Türkmen partilerine oy verme çabalarını arttırması, Türkmenlerin Irak’taki siyasi ağırlıklarını da arttıracaktır.
Diğer taraftan “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 2. Maddesinin 12. Fıkrasında Türkmenlerin eğitimin tüm aşamalarında, anadilin ve özel olarak kullanılan alfabenin geçerliği olacağı ve Türkmenlerin yoğunluk teşkil ettiği okulların Türkmen eğitiminin kapsamında olması öngörülmüştür. Ancak zaten Türkmen eğitimi 2003 sonrasında Türkmenlerin yoğun olduğu başta Kerkük olmak üzere Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri ve Erbil’de Türkmence eğitim veren okullarda yapılmaktadır. Irak Anayasası’nın 4. maddesi de bunu güvence altına almıştır. Ayrıca 2012 yılında Irak Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Türkmen Eğitim Genel Müdürlüğü de Türkmen okullarıyla ilgilenmektedir. Bununla birlikte Irak merkezi hükümeti ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Türkmen okullarına yeteri kadar kaynak sağladığını da söylemek zordur. Bu anlamıyla burada üzerinde durulması gereken ana meselenin Türkmen eğitimine kaynak aktarımının çoğaltılmasına çalışılması olduğu düşünülmektedir.
“Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağının 9. Maddesi ise 3. Maddede kurulması öngörülen Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’na Irak hükümetinin, Türkmen örgüt ve kurumlarının yurt dışında, kendileri ile aynı etnik özellikleri, dil ve kültürü paylaşanlarla iletişim ve temas kurabilmesi amacıyla hükümetler, yönetimler veya yerel hükümetlerle anlaşma veya protokoller yapma yetkisini verebileceğini dile getirmektedir. Bu maddeyle Türkmen İşleri Yüksek Konseyi, Irak hükümetine bağlı federal bir yönetim haline getirilmektedir. Nitekim taslağın 13. Maddesi de Konsey’in merkez ve şubelerini korumak üzere federal polise bağlı bir alayın oluşturulmasını talep etmektedir. Bu alayın Konsey’in koruma gücü olarak algılanacağını söylemek yanlış olmayacaktır. 10. Maddede ise Konsey’in hükümet dışı örgütlerle işbirliği yapabileceği söylenmekle birlikte Türkmenleri ilgilendiren konularda Irak devletinin kurum ve kuruluşlar ile muhatap olma yetkisine sahip olduğu belirtilmektedir. Böylece Türkmen İşleri Yüksek Konseyi, Türkmenler adına bir koordinasyon merkezine de dönüşmektedir. Taslağın 11. Maddesi de Konsey’e bir sivil toplum örgütü niteliği kazandıracak içeriğe sahiptir. 11. Maddede, Konsey’in gelirinin devlet bütçesi ve Konsey’in etkinliklerinden elde edeceği gelirin yanı sıra yurtdışından yapılacak bağış ve yardımlara dayanacağı ifade edilmektedir. Bununla birlikte yurt dışından alınan bağış ve yardımlar Konsey’i siyasi olarak zor duruma düşürebilir. Bu yasanın kabul edilmesi ve Konsey’in kurulması durumunda yurt dışından alınacak yardım ve bağışların bu Konsey’e karşı olan/olabilecek tarafların konseyi “diğer ülkeleri taşeronu” olarak suçlamasına neden olabilecektir.
Sonuç olarak “Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası” taslağını bu haliyle hem haklar ve özgürlükler hem de kurumların yapısal niteliği açısından bir statü arayışı olarak algılamak mümkündür. Bu yasa Türkmenler adına bazı kazanımlar sağlayacak olsa da yasanın varlığı bile Türkmenleri bağlayıcı nitelikte durumlar ortaya çıkarabilir. Yasa tasarısının belki de ana taşıyıcı sütünü olan Türkmen İşleri Yüksek Konseyi Başkanı’nın Bakanlar Kurulu tarafından atanması Türkmenleri tamamen hükümete bağlı kılabilecek pozisyona getirebilir. Mevcut yasalar ve anayasal hükümler doğrultusunda bile hükümetin Türkmenlere yönelik aldığı tedbirlerin yeterli olmadığı ve özellikle Türkmen bölgelerine yönelik güvenlik zafiyetinin aşikar olduğu dikkate alınacak olursa, Konsey’in ne derecede işlevsellik kazanacağı da şüphelidir. İşlerlik kazanmayan böyle bir kurumun Türkmenler arasında da tepkiye yol açması muhtemeldir. Bu nedenle Türkmenlerin gerçek nüfus potansiyelinin ortaya çıkarılmasını ve Türkmen halkının siyasete katılımını sağlayacak bütünleştirici çalışmalara ağırlık verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
* Yasanın tam metni ektedir.
(1) Rapor için bkz. http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/
201283_T%C3%9CRKMEN%20KARAR%20METN%C4%B0.pdf,
Erişim: 21 Ekim 2013.
Metnin Tamamı
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire