13 Temmuz 2008.
14 Temmuz 2007, Irak Türkmenlerinin Kerkük'te uğradıkları en büyük katliamın 49. yıldönümüdür. Bu tarih, katliamlar zincirinde en önemli halka olduğu için unutulmaz ve bütün şehitler her yıl o gün rahmetle ve minnetle anılır. Irak Türkmen Cephesi, 14 Temmuz'u başlangıç alarak, 14-20 Temmuz tarihlerini "Irak Türkmenleri Şehitler Haftası" ilan etmiştir.
IRAK TÜRKMENLERİ ŞEHİTLER HAFTASI
(14 - 20 TEMMUZ 2008)
"Önce kahvede koptu kıyamet
Kızıllar köpek sürüsü gibi saldırıyordu
Üzerine her Türk'ün.
Kanla yeniden yazılmaktaydı
Kaderi Kerküğün.
İlk şehîd Osman Bey oldu.
Sonra İhsan Bey'i vurdular alçakça.
Türk'ün asil evladı
Binbaşı Ata Hayrullah'ı hiç sormayın!
Ters yönde giden iki cipe bağladılar
Ayaklarından;
Sürüdüler yetmedi,
Öldürdüler yetmedi,
Sonunda bir ağaca astılar.
İhtiyar demediler, suçsuz demediler,
Milliyetçi diye oydular gözlerini,
Gözlerini oydular Hacı Necmi'nin.
Hasta yatağından kaldırıp
Katlettiler Adil Hamit'i.
Seyit Gani balta ile parça parça edildi.
Gayrı bilinmiyordu
Bu başlar kimin başı,
Ya bu eller, ayaklar kimin?
Bir mahalleye karşı koyarak
Kahramanca can verdi İbrahim Ramazan
Emel, Nihat, Cihat
Üç kardeşi bir nefeste öldürdüler;
Emelcik on dördüne yeni giriyordu.
Birbirlerine sarılarak can verdi
Nice yavrular.
Sokaklar kan kusuyor,
Analar bağrına taş basıyordu.
Nûrdan birer ampul gibi sallanıyordu
Elektrik direklerinde çıplak cesetler.
Öyle bir haldeydi ki vahşeti köpeklerin;
Sabır taşı olsaydı çatlardı kahrından,
Tutulurdu dili olsa göklerin.
Ne korkunç katliam ki
Üç gün üç gece sürdü,
Barzani Kürdü hâlâ kan istiyordu.
Beşerin yüzkarası, silinmez bir lekeydi
Kısacası:
Vahşetten de öteydi vahşetin bu türlüsü..."
Ayhan İNAL
14 Temmuz 1959 günü başlayan bu "vahşetten öte vahşet" Irak Türkmenleri'ne uygulanan ilk katliam olmadığı gibi sonuncusu da değildi. Ancak şairin ifadesi yerinde idi; insanlıktan nasiplenmeyen birtakım yaratıklar büyük bir hışımla saldırarak Kerkük'ü kana buladılar. 36 masum insan, yalnızca Türk oldukları için acımasızca katledildi. Hınçlarını alamayan gözü dönmüş yaratıklar onların cansız cesetlerine bile işkence etmekten geri durmadılar.
Türkmenler, 1920 yılından günümüze kadar Irak'ta 20'ye yakın katliama maruz kaldılar:
01- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920
02- Levi Katliamı, Kerkük -1924
03- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946
04- Kerkük katliamı, 14-17 Temmuz 1959
05- Tazehurmatu Katliamı-1, 1979
06- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980
07- Tazehurmatu Katliamı-2, 25 Mart 1991
08- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991
09- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996
10- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003
11- Telafer katliamı-1, 9 Eylül 2004
12- Telafer Katliamı-2, 21.02.2005
13- Musul katliamı, 24 Eylül 2005
14- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006
15- Karatepe Katliamı, 4 Haziran 2006
16- Kerkük Katliamı, 13 Haziran 2006
17- Tavuk Katliamı, 8 Haziran 2007
18- Amirli Katliamı, 7 Temmuz 2007
Türkmen Cephesi (ITC) olarak, bu katliamlara dünya kamuoyunun dikkatini çekip Irak'taki Türk varlığının sistemli bir şekilde yok edilmeye çalışıldığını anlatabilmek için 2007 yılında 14 Temmuz - 20 Temmuz tarihleri arasını "Irak Türkmenleri Şehitler Haftası" olarak ilan etmiştik. Bu uygulama artık gelenekselleşerek şehitlerimizin hatıraları yad edilecektir.
"Menem sultan Türkmenlerin tahtında
Şehit oldum elli dokuz vaktında
Güçlü heykel milletçin bıraktım da
Men ölmerem; şehit menem, Türk menem.
Men ölmerem, yurda can verdi özüm
Savaşlarda hiç bükülmedi dizim
Kerküklüyem, Türkmence dedim sözüm
Men ölmerem; şehit menem, Türk menem.
Men çiçeğim Telafer kucağında
Uzanmışım Altınköprü Dağı'nda
Şehit oldum gamlı Tisin Bağı'nda
Men ölmerem; şehit menem, Türk menem.
Keder gördüm men Erbil'in eriyem
Tavukluyam, Türkmenlerin barıyam
Kan dökmişem bir kemik bir deriyem
Men ölmerem; şehit menem, Türk menem.
Şükür olsun fermanımı yazana
Rızkı verip görünmeyen gezene
Bunu yazıp yemin eden ezana
Men ölmerem; şehit menem, Türk menem.
Halil SAÇIUZUN
1920 - 2007 yılları arasında Türkmenlere karşı uygulanan katliamlardan çoğunun sorumluları bu dünyadan göçüp gittiler. İçlerinde, Saddam Hüseyin gibi daha dünyada iken feci şekilde cezalandırılanlar olduysa da asıl hesaba Cenab-ı Allah tarafından çekileceklerine inanıyoruz.
Türk Milleti tarih boyunca, zamanın şartları gereği fethettiği ülkelerde yaşayan topluluklara karşı katliamlarda bulunmadı, onların kültürlerine, dinlerine ve dillerine müdahale etmedi. Buna rağmen milletimiz dost elini uzattığı, söz ve güç sahibi olduğu dönemlerde iyilikten başka hiçbir şey düşünmediği toplulukların ihanetlerine uğraya uğraya bugünlere geldi. Onun içindir ki, "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" sözü bir gerçeğin ifadesi olarak ortaya çıkmıştır.
Bugün kısaca "Ortadoğu" diye adlandırılan Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır coğrafyası ve Hicaz Bölgesi Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar Türkiye'nin birer parçası idiler. Tarihi mecburiyetten dolayı adı geçen bölgeler kontrolümüzden çıkınca oralarda bulunan kardeşlerimiz zulme ve işkenceye uğradılar. Bu da yetmedi, katliamlarla yok edilmeye çalışıldılar. Daha Osmanlı'nın hatırası taptaze iken 1920 yılının yaz aylarında Telafer'de yaşayan Türkmenler'e uygulanan ve tarihe Kaçakaç Katliamı olarak geçen menfur olay Türkmenlerin vatanlarına sahip çıkmak için verdikleri haklı mücadelelerinin sonunda vuku buldu. İngilizler bölgeyi işgal ettikten sonra Irak'ta kukla bir Krallık kurmuşlar, istedikleri gibi at oynatıyorlardı. Krallık verilen Araplarla bugün bölgede söz sahibi olmak isteyen Kürt aşiretler İngilizlere kul - köle olurlarken Telaferli Türkmenler direnmişler ve kukla yönetimi tanımamışlardı. Paylaşılamayan bir çocuğun hayatı söz konusu olduğu zaman sahte annenin kendini ele vermesi gibi ülke işgal edilince vatansızlar ortama uyarlarken vatanperverler başa baş dişe diş savaşırlar. Telaferde yaşayan Türkmenler de öyle yaptılar. Ancak karşılarında İngilizlerin düzenli ordusu vardı. Karaçuk Dağları'na çekilerek üç ay daha direndikten sonra geri döndüklerinde pek çoğu idam edildi. İngiliz işgaline karşı ilk ve en önemli direnişi onlar göstermişlerdi.
İngiliz işgaline ve kurdurdukları yönetime başkaldıranlar yalnızca Telafer'de yaşayan Türkmenler değildi. Kerkük'lü Türkmenler, 1921 yılında yapılan halk oylamasında İngilizlerin kuklası durumundaki Kral Faysal aleyhine oy kullandıkları için kara listeye alındılar. Kerkük'ü kontrol altında tutan İngiliz paralı askerleri (gurkalar) her fırsatta onları tahrik ediyorlar, Kerküklüler büyük bir sabır gösteriyorlardı. 1924 yılının Ramazan Bayramı arefesinde (4 Mayıs) bir bakkaldan şeker alan İngiliz askeri parasını ödemeyince ortalık karıştı. Asker, bakkalın itirazına ateşle karşılık vermişti. İş giderek büyüdü ve ortalık savaş alanına döndü. Çarşı neredeyse baştan başa yakılıp yıkılmıştı. Bu bir vahşetti ve çok sayıda Türkmen şehit oldu.
İngilizler gün oldu çekilip gittiler ama Türklerin çilesi bitmedi. Arapların hedefinde de Türkmenler vardı. 1946 yılında Gavurbağı'nda haklarını arayan petrol işçileri, 1959 Temmuzu'nda da yukarıda sözünü ettiğimiz "vahşetten de öte vahşet"le Kerküklü Türkler hedef alındı. Kırılıp dökülenin hesabını yapan bile olmadı. Çünkü hunharca şehit edilenler yürekleri dağlamıştı. Albay Ata Hayrullah, Dr. Yarbay İhsan Hayrullah, İş adamı Selahaddin Avcı, Devlet Memuru Mehmet Avcı, öğretmen Nihat Fuat Muhtar, öğrenci Cihat Fuat Muhtar, öğrenci Emel Fuat Muhtar, Çiftçi Kasım Neftçi, Serbest meslek sahibi Ali Neftçi, Kahvehane işleten Osman Hıdır, öğrenci Cahit Fahreddin, kahvehane işleten Zuhur İzzet Casım Çaycı, yine kahvehane işleticisi Şakır Zeynel, devlet memuru Gani Nakip, mühendis Kemal Abdussamed, teknisyen Fatih Yunus Ali, teknisyen Cuma Kamber, öğrenci Enver Abbas, öğrenci Kazım Abbas Bektaş, serbest meslek erbabı Hacı Necmeddin Abdullah, işçi Hasib Ali, işçi Nureddin Aziz, tamirci İbrahim Ramazan, öğrenci Abdulhalik İsmail, teknisyen Abdullah Ali Bayatlı, işçi Selahaddin Kayacı, öğrenci Abbas Kadir, polis memuru Selahaddin Köprülü, kasap İbrahim Hemze, öğretmen Adil Abdülhamid,, işçi Abdullah Ahmed, Habib Ali, Abdulgani Seyit Mehmed, Sadık Kaleli, Halil Şakır, Salah Terzi ve Kemal'in annesi olarak bilinen yaşlı bir kadın Türk oldukları için sorgusuz sualsiz katledildiler.
Bu olaydan yirmi yıl sonra Tazehurmatu'da yaşayan Türkmenler de Irak yönetiminin hışmına uğradılar. Türkleri sindiremeyeceklerini anlayınca bu defa onların önde gelen kişilerine, liderlerine yöneldiler. Tazehurmatu'da Türkmenler katledilirken, Mart 1979'da Albay Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci, Adil Şerif ve Dr. Necdet Koçak da Kerkük'te tutuklandılar. Saddam Rejimi'nce tutuklananların sonu belli idi ve bu işin geri dönüşü yoktu. Türkmen liderler, 16 Ocak 1980'de idam edildiler.
"Men ölmerem; şehit menem, Türk menem..."
Şairin dediği gibi şehitler ölmezdi. Onlar bedenen terk-i diyar eyleseler de Türklük şuurunun giderek kökleşmesini sağladılar. Nitekim, bunun şuurunda olan büyük dava adamı Necdet Koçak, Saddam tarafından idam edilmeden bir gece önce kendisini görmeye müsaade edilen ailesi ve dava arkadaşlarına şunları söylüyordu:
"Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir. Sizden ricam davayı bırakmayın ve sürdürmeye devam edin. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah'ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum. Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah'ın yolundan asla şaşmayın. Allah'a emanet olunuz."
Bizler, Necdet Koçak'ın vasiyetini yerine getirmekle yükümlüyüz. Çünkü; tarihiyle, kültürüyle, folkloruyla, mezarlıkları, çarşıları ve pazarlarıyla o diyarlar Türk'tür, Türk'ündür, bizimdir. Bin yıldan fazla o topraklara yar olup bulunduğumuz coğrafyayı vatanlaştırmışız. Bunu anlamayanlar, anlamak istemeyenler katliamlara devam ettiler...
1991 yılında, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etmesi üzerine başlayan 1. Körfez Savaşı Irak'ın yenilgisiyle sonuçlanınca ülkede bir kargaşa yaşandı. Saddam Hüseyin, daha çok Bağdat'ı koruma telaşına düştüğü için ülkenin güneyinde ve kuzeyinde otorite boşluğu oluşmuştu. Güneyde Şiîler ayaklanırken kuzeyde de Kürt gruplar işgal hareketlerine giriştiler. 18 Mart 1991 günü Kerkük'e giren işgalciler tapu ve nüfus dairelerini talan ederek pek çok vesikayı yok ettiler. Kürtler, önlerine çıkan bir fırsatı değerlendirerek bugünkü fiilî durumun temelini işte o günlerde atmışlardı.
Kendi halkına karşı itibarı sarsılan Saddam bir şeyler yapmalı ve güç gösterisinde bulunarak otoritesini yeniden kurmalıydı. 1991 yılının Ramazan ayında tam teçhizatlı birliklerini olay bölgelerine gönderdiği zaman işgalciler zaten işlerini bitirip gitmişlerdi. Olan, içinde yaşadıkları devlete bağlı kalıp en güçsüz zamanında bile isyan etmeyen Türklere oldu.
Ordu birlikleri Tuzhurmatu, Tavuk ve Tazehurmatu gibi Türk bölgelerini topa tutarak Kerkük'e doğru ilerlerken paniğe kapılan halk sağa sola dağılmaya başlamıştı. 27 Mart 1991 günü Kerkük'e giren ordu birlikleri oradan Altunköprü Kasabası'na yöneldiler. İşgalci ve talancı Kürt gruplarını bulamayınca öfkelerini suçsuz - günahsız insanlardan alma yoluna gittiler. 28 Mart günü iftar öncesi, Altunköprü'de oturan ve panik sırasında Kerkük'ten, Tavuk ve Tuzhurmatu'dan kaçarak oraya sığınan Türkmenlerden, çocuk, genç ve yaşlı demeden topladıkları tam 102 kişiyi alıp götürerek Dibis Kasabası yakınlarındaki Kayabaşı diye anılan yerde kurşuna dizdiler. Bugün Altunköprü Şehitliği'nde yatmakta olan şehitlerimiz şunlardır:
01-Ahmet Enver Abdullah-1942
02- Hazım Enver Abdullah-1962
03- Atilla Ahmet Enver - 1976
04- Turan Ahmet Enver -1974
05- Adnan Halit Menden -1958
06- Mehmet Halit Menden-1952
07- Oğuz Semi Emin-1983
08- Cengiz Mazlum Nuri- 1968
09- Mansur Mazlum Nuri-1967
10- Nuri Mazlum Nuri-1971
11- Hani Mithat izzet -1970
12- İsam Mithat İzzet-1964
13- Amir Mithat İzzet-1960
14- Melik Faysal Süleyman-1966
15- Şalan Faysal Süleyman-1967
16- Abbas Salh Sait-1973
17- Abdullah Kahya-1973
18- Ali Abdullah Kahya-1974
19- Abdusselam Reşit Hasan-1966
20- Adil Bayız Hurşit-1972
21- Ali Hüseyin Abbsa-1973
22- Atilla Nasih Bezirgan-1968
23- Ayat Kadır Rahman-1966
24- Aziz Ali Sait- 1955
25- Aziz TACIL-1953
26- Cabbar Sıduk-1957
27- Celil Fethi Mehemet- 1945
28- Cemal Ahmet Farac-1962
29- Cemal Şükür Sait-1964
30- Cevdat Haydar Behram-1959
31- Çetin Eesat Behçet-1974
32- Erdal İhsan Mahmut-1972
33- Erşat Hurşit Reşit-1955
34- Eyüp Salah Sait -1975
35- Fazil Cihat Fettah-1954
36- Halil Fettah-1945
37- Halil Fithi Mehemet-1956
38- Hamit Garip- 1942
39- Haşim Heydar-1968
40- Haşim Mehemet Tevik-1966
41- Kasim Mehmet Tevik-1962
42- Hayder Gaydan-1956
43- Hişam İhsan Ali-1971
44- Hüseyin Ali Ahmet -1958
45- Hiseyin Ali Ekber-1965
46- İhsan Ali Feyzulla-1932
47- İhsan Mahmut Veli- 1940
48- Mehemet Reşit Veli-1925
49- İmet Mehemet Reşit-1960
50- İsam Osman Cemil-1964
51- İsmail Şükür-1973
52- Yıldırım Kekir kerim-1979
53- Mehmut Attar -1940
54- Mehemet Selim-1982
55- Mustafa Süleyman19 74
56- İskandar Ali -1957
57- Necet Teki-1967
58- Necip Sait Salih-1957
59- Nevzat Kadır Rehman-1968
60- Nihat Abdulkerim Ali-1965
61- Nizamettin Şükür Hamdi-1958
62- Nurettin Terzi Ve İki Çocuğu
64- Orhan Hamit-1967
65- Osman Cemil-1930
66- Ömer Hurşit Salih-1936
67- Amir Ömer Hurşit-1954
68- Sabah Ahmet Hamdi-1944
69- Saddam Reşit Hasan -1971
70- Saip Tatar Kadir-1955
71- Salah Sait Salih-1938
72- Setter Rahman Aziz-1945
73- Suud Hattap Osman-1967
74- Şahap Ahmet Farac-1961
75- Şahin Nasih Bezirgan-1975
76- Şükür Hamdi Mehmet-1932
77- Tarik Bayız Hurşit-1963
78- Adnan Bayız Hurşit-1964
79- Yaşar Hamid Abdurrahmam-1965
80- Zaim İsmail Hasan -1961
81- Zeynelabidin Fazil -1946
82- Zeynelabdin İbrahim- 1975
83- Hesip Müşir Rıza-1953
84- Abdurrahman Müşir Riza-1995
85- Selam Reşit -1954
86- Nedam Reşit -1965
87- Hişam İhsan Ali Riza-1957
88- İhsan Ali Riza -1958
89- Mehmut Reşit -1954
90- Cünit Seet Behçet-1972
91- Cemil Süleyman Abbas-1983
92- Kemal Sabir Ahmet-1981
93- Sezer Cuma Ysin-1978
94- Sacida Hisam Tufik-1975
95- Şükriya Semin hasan-1944
96- Bedriya Halit-1936
97- Şamil Abdulrahim-1947
98- Kabil Abbas Burhan-1928
99- Rüştü Halil-1967
100- Nezar Mehdi-1957
101- Ercuman Gaylan Mehmet- 1956
102- Abdulmecid Abdulkerim-1941
I. Dünya Savaşı'ndan sonra bölgeyi İngilizler işgal etmişlerdi. Körfez Savaşları'ndan sonra bu defa İngilizleri de yanlarına alan Amerikalılar, "Irak'a demokrasi getirmek" iddiasıyla okyanus aşırı diyarlardan gelerek Irak'ı işgal ettiler. "Irak'ta demokrasi" kulağa hoş gelen bir söylemdi. Orada yaşayan Türkmenler de elbet bundan memnun olurlardı. Ancak ümitler kısa bir süre sonra boşa çıktı. Tıpkı 1918'de başlayan İngiliz işgali yıllarında ve sonrasında olduğu gibi ezilenler, hor görülüp itilerek katliama uğrayanlar hep Türkler oldu.
Telaferliler, İngilizlerin olduğu gibi Amerikan askerlerinin de hışmına uğradılar. Erbil, Tuzhurmatu, Musul, Yengice, Karatepe, Kerkük, Tavuk ve Amirli'de Türkmen kıyımı devam etti. Kerkük'ün nüfus yapısı bütün dünyanın gözleri önünde değiştirildi. Yakılıp yıkılan eserlerine, o topraklardaki ruh haliyle doğup asırlardan beri dilden dile söylenegelen hoyratlarına, türkülerine, mezarlıklarına rağmen Türk varlığını yok sayıyorlar. Kısacası Türkler, öz yurtlarında garip hale düşürülmeye devam ediyorlar. Tıpkı, Kerküklü büyük şair Mustafa Gökkaya'nın yıllar önce yazdığı "Yaralı Kerkük" isimli şiirinde dile getirdiği gibi:
"Kerkük'üm karalıyem
Ciğerden yaralıyem
El diyer "Bizim Kerkük!"
Bilmem men haralıyem?"Böyle bir durum kabul edilemez. Bu, tarihe de ilme de hakarettir ve Türklük için daha büyük bir katliamdır. Tarih bunu affetmeyecek, er ya da geç sebep olanlardan hesabını soracaktır.
Gerek Irak'taki eski ve yeni rejimler, gerekse işgal dönemlerindeki katliamlarda hayatlarını kaybeden bütün şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyor, haklı mücadelelerini sürdürmeye bir defa daha andiçiyoruz.
IRAK TÜRMEN CEPHESİ (ITC)TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ
Kerkuk.net
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire