Selda Öztürk Kay
IRAK CUMHURBAŞKANLIĞI MÜŞAVİRİ MUZAFFER ARSLAN TÜRKMEN DEVLETİ’NİN HARİTASINI ÇİZDİ VE TALABANİ’YE SUNDU…
BİR “KIZILELMA”YA İHTİYACIMIZ VAR
TÜRKMEN FEDERE DEVLETİ İSTİYORUZ
Irak Türkmen Otonom Örgütü Genel Başkanı ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkmen İşleri’nden Sorumlu Müsteşarı Dr. Muzaffer Arslan, Türkmenlerin Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçerek, Irak’ta giderek şekillenmeye başlayan “federasyon” modelinden pay kapmak için gayret sarf etmesi gerektiğini savundu.
Türkiye’den kendilerine bir “yol haritası” çizmesini isteyen Arslan, Türkmen Federe Devleti’nin, Irak’taki Türklerin yeni “kızıl elma”sı olması gerektiğini dile getirdi. Muzaffer Arslan, Cumhurbaşkanlığı Divanı’na ve Meclis’e sunduğu Türkmen Federe Devleti’nin haritasını Irak’tan önce Türkiye’de ortaya çıkardı:
“…Bir milletin ayakta durabilmesi için mutlaka toprağı, ülkesi ve örgütlenmesi olmak zorunda. Biz bugün Irak’ın toprak bütünlüğünü savunarak bir şey elde edemeyiz. Tam aksine, yarın Kerkük de Erbil gibi bizim elimizden çıkar gider. Türkmeneli Federe Devleti istiyoruz. O zaman biz erimeyiz. Ama bu olmadığı takdirde Irak’ta Türkmenler erir…”
Selda Öztürk Kay
Dr. Muzaffer Arslan, Irak Cumhurbaşkanlığı Divanı’nda Türkmen İşleri’nden Sorumlu Müsteşar olarak göreve başlamadan önce, işgalin hemen ardından oluşturulan Irak Ulusal Konseyi’nde Türkmenleri temsil ediyordu. Bugün Celal Talabani’nin danışmanlarından biri olan ve Irak Türkmenleri için çalışmaya devam eden Arslan, Irak Meclisi’ne Kerkük’ün başkent olduğu “Türkmen Federe Devleti” önerisiyle geldi. Ülkede büyük gürültü koparan projeyi Cumhurbaşkanı Talabani’ye de sunan Arslan, Türkmenlere “Artık bölünmek üzere olan Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçip kendi devletimizi kuralım” çağrısında bulunuyor.
Siz Cumhurbaşkanlığı’ndaki göreviniz nedeniyle Talabani’ye en yakın Türkmen siyasetçi olarak biliniyorsunuz. Talabani’nin Türkmenlere ve Türkiye’ye bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Talabani, sürekli olarak Türkmenlere yakın olduğunu ifade eder. Türkiye ile dostluk içinde olmak gerektiğini söyler. Ama, çelişkiye düştüğü de bir gerçek. Kendi menfaatleri ve partisinin çıkarları için politika üretirken, bir taraftan da Türkiye’yi kazanma çabasına giriyor. Talabani, Türkmenler ve Kürtler arasında tarihten gelen bir yakınlık olduğunu biliyor. Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlaşmasından memnun. ‘Biz Avrupa’nın komşusu olmayı yeğleriz’ diyor. Ayrıca ‘Çıkış kapımız Türkiye’ vurgusunu sık sık yapıyor. Tabii bunda samimiyet aramamak gerek. Siyasette menfaatler ön plandadır.
Talabani tarafsız bir Cumhurbaşkanı olmadığı için eleştiriliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz Talabani’nin siyasetini?
Irak’ta hiç kimse tarafsız değil. Olmaz da. Talabani bir konuda görüş bildirmese bile kendisinin Kürtlerden yana olduğunu biliriz. Herkes kendi milleti için milliyetçidir. Talabani Kürt, bizler de Türk milliyetçisiyiz. Talabani, Barzani’den daha kıvrak bir zekaya sahip ve daha yumuşak tavırlı. Siyaseti ve kendi milletinin menfaati için nelerin yapılması gerektiğini çok iyi biliyor. Türkmenler, Irak’ta Kürtlerden daha mağdur olmasına rağmen, bütün dünya Kürtlerin meselelerine yoğunlaştı. Talabani’nin de payı var bunda. Bütün Kürtlerin bir oldu bittiyle her şeyi ele geçirip, Irak’ı yönetmeye soyunmalarına da örtülü destek veriyor elbette.
Türkmenlerin, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçmesini öneriyorsunuz. Ancak Türkiye’nin bölgeye ilişkin siyaseti de Irak’ın birliğinin korunmasına yönelik.
Biz de Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyoruz aslında. Kurulacak tüm federasyonların merkezi hükümete bağlı olması gerektiğini söylüyoruz. Merkezi Hükümet ve gevşek bir federasyon öneriyoruz.
Irak’ta kabul edilen anayasa ile ülkede federasyonun temeli atıldı. Bu, yeni bir olay değil. 1970’li yıllarda yapıldı. Irak yönetimi Irak’ın kuzeyine, özerk bölge adı altında bir otonomi tanımıştı. Bundan geri adım atmayı hiç kimse istemiyor. Kürtler, bunu Anayasal hak olarak görüyor. Bu sürece Türkiye’nin de dolaylı bir desteği oldu. 1991 yılında 36’ncı paralel baz alınarak kuzeyde oluşturulan güvenlik bölgesi, Irak’ın Kürtlere tanıdığı bir hakkın haritasıydı. Amaç, Kürtleri koruma altına almaktı. Kürtlerin, özerklik talep ettikleri bölgeydi burası. Şimdi Kürtler, Irak’ın kuzeyinde kendilerine ayrılan bu bölgeyle yetinmek istemiyorlar. Musul’un büyük bölümüne göz diktiler. Kerkük’ü de içine alacak yeni bir bölge istiyorlar. Irak’ta özerklik isteyen sadece Kürtler değil. Güneyde de Şiiler var. Ama Türkmenlerden kimse bahsetmiyor. Biz Türkmenlerin siyasal haklarını yeni Irak Anayasasına, siyasal gerçekliğine yazdırmalıyız. Irak′ın kurucu unsurlarından birisi olarak, Türkmen illerinde bir Federal Otonom Bölge, yani “Federe Türkmeneli”ni talep etmeliyiz.
Türkiye’nin Irak ve Türkmenlere yönelik siyasetini de tasvip etmediğiniz anlaşılıyor. Türkmenlerin kendilerine ait bir coğrafyada bu duruma gelmesine neden bu sürece Türkiye’nin nasıl bir katkısı oldu?
Irak’a bir federasyon gömleği biçildi. Bu Iraklılara kabul ettirildi. Temeli Kürtler için atılan bir projeydi bu. Bu dönemde, Türkmenlere yol haritası çizilmedi. Bunu Türkiye’nin yapması gerekiyordu aslında. Ama Türkiye, Türkmenlere “Siz sadece Irak’ın toprak bütünlüğünü savunun” dedi. Gücümüz yeter mi bizim buna? Bütün etnik grup ve mezheplerin Irak’ı elbirliğiyle parçalamaya yöneldiği bir süreçte biz Irak’ın toprak bütünlüğünü nasıl koruyabiliriz? Bunu planlamamız gerekirdi bizim. Bugün Türkmenlere “ayakta durun, pes etmeyin” deniyor. Ama nasıl? Bir hedef, bir kızıl elma göstermek zorundasınız Türkmenlere. O kızıl elma için feda ederiz biz kendimizi.
“Türkmeneli Federasyonu” Projenizi anlatır mısınız?
Proje, Irak’ta eşitlik prensibine dayanan bir çözüm önerisi. Irak’ta, Türkmen, Arap ve Kürtlerin müşterek onay vermediği hiçbir proje başarılı olamaz. Aynı zamanda Irak’ın ve Türkiye’nin de onay vermesi gerekiyor.
Projede Kerkük ve diğer Türkmen bölgeleri için neler öngörüyorsunuz?
Biz yıllarca Türklüğüyle var olan Kerkük’ün bir oldu bittiyle Kürt bölgesine bağlanmasını istemiyoruz. Bu konuda çok hassasız. Projede, Kerkük için müşterek bir yönetim öngördük. Kerkük’ün il meclisindeki sandalyeler, yüzde 32 Türkmen, yüzde 32 Kürt, yüzde 32 Arap ve yüzde 4 Hıristiyanlara tahsis edilsin dedik. Valilik, İl Meclis Başkanlığı ve Kaymakamlık gibi makamlar eşit olarak dağıtılmalı. Ya da rotasyona tabii olmalı. Bölgelerdeki güvenlik mekanizması da aynı şekilde bölüşülmeli. Bölgeyi kalkındırmak için ayrılan maddi imkanlar ve projeler, Türkmen, Kürt ve Arap mahallelerine eşit şekilde dağıtılmalı.
Kerkük’e özel statü talebi dile getiriliyor. Bu da bir çözüm değil mi?
Bugünkü durumda özel statü istersek yine Kürtler kazançlı çıkar. Çünkü bugün Kerkük’te de hakimiyet Kürtlerin eline geçmiş durumda. Tüm aktif bakanlıklar, belediye, valilik, il genel meclisi onların elinde. Bu bir ‘zaman kazanma’ projesiydi, çözüm projesi değildi. Aslında Türkmenler bu konuda da yanlış yönlendirildi. Bugün Irak’ın 8 vilayetinde Türkmenler var. Ama tüm dünya, Kerkük’e odaklanmış durumda. Telafer’i unuttuk. Erbil elimizden gitti, Kürtlere mal oldu. Kerkük’ün Tuz Hurmatu’su, Salahaddin’in ilçesi haline geldi ve Kürt şehri oldu. Kısacası Türkmenler kendi kendini dar bir çerçeveye hapsetti.
Federe Türkmen Devleti’nin sınırları nasıl olacak?
Türkmen Devleti, Türkiye sınırından başlayacak. Telafer’i, Musul’un banliyölerini, Erbil’deki Türk bölgelerini, Kerkük, Altunköprü, Tuzhurmatu ve Diyala’yı içine alan bir bölge. Devletin başkenti de Kerkük olacak.
Kerkük’ün bir Türkmen Devleti’nin başkenti olarak sayıldığı bir projeyi Talabani nasıl karşıladı?
Bu projeyi, Irak’taki siyasi ortamda kabul ettirmek çok zor. Talabani de, Barzani gibi Kerkük’ü almak istiyor tabii.
Türkiye’deki siyasi iradenin böyle bir projeye destek vereceğini düşünüyor musunuz?
Irak’ın içinde, bir Türkmen bölgesi olmadığı müddetçe, Türkiye’nin başı terörden kurtulmaz. Bugün adı PKK ise yarın başka bir şey olur. Türkiye ile Irak’taki Türklerin bir sınır kapısı olması şart. Bunu Türkiye’nin de savunması gerekir diye düşünüyorum. Kendi menfaati için.
Türkmeneli Federe Devleti’nin kurulması için diplomatik temasların dışında lojistik bir takım ihtiyaçlar da söz konusu olacak. Öncelikleriniz nedir?
Türkmeneli bölgesi için öncelikle bizim kendi milis gücümüze ihtiyacımız var. Şu anda silahlı gücü olmayan hiçbir siyasi kuruluş Irak’ta söz sahibi değil. Pazarlık gücü yok. Bu bir anarşiyi körükleme planı değil. Tam aksine Irak’ta istikrar için gerekli. Türkmenlere yönelik katliamlar devam ediyor. Türkiye, Kerkük’teki bir katliama müdahale edemez. Zaten bu dönemde Türkiye’nin caydırıcı gücünü göremedik. Bu yüzden bizim kendi milis gücümüzü kurmamız şart. Çünkü Türkmenlerin etrafında kurtlar var. Her başımız sıkıştığında Türkiye’ye koşamayız. Türkmenler, Talabani’ye mi, Barzani’ye mi, Haşimi’ye mi yoksa El-Kaide’nin uzantısı gruplara mı sığınacak? Bunlar hesaba katılmalı.
Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi operasyona ABD istihbarat desteği sağlıyor. ABD ile Türkiye arasındaki dengeler değişmeye başladı.
Bu olumlu bir gelişme. Bir ay içinde ibre Türkiye’den yana döndü. Türkmenler, Türkiye’nin bölgede güçlü olmasını, Irak’ta haklarımızı savunmasını istiyor. Bugünkü durum bizim için bir avantaj. Kerkük’ün pazarlık konusu olduğu bir dönemde Türkiye’nin Irak’taki gruplara gözdağı vermesi, Kürtlerin bağımsızlık hevesine karşı bir gövde gösterisi oldu. Çok da isabetli oldu. Artık görünen o ki Türkiye bölgede önemli bir rol alacak.
Türkiye’nin başlattığı sınır ötesi operasyon ile ilgili bazı iddialar var. Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı arasında bir mutabakattan söz ediliyor. Irak’ın kuzeyindeki yönetimin Türkiye tarafından tanınabileceği söyleniyor. Bu durum Türkmenleri nasıl etkiler?
Ben Türkiye’nin Kuzey’deki devleti tanımasını hiç temenni etmiyorum. Önce Türkmenlerin geleceği garanti altına alınmalı. Irak, uzun ama geçici bir süreçten geçiyor. Böyle devam etmeyecek. Günün birinde istikrar sağlanacak. Karşımızdaki insanlar kavga edecekse biz de ederiz. Ama sorunu çözmek için bir masaya oturmamız gerekiyor. Irak’ta Türkmenleri yok sayarak alınacak hiçbir karara yokuz.
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire